Çanakkale Kara Muharebeleri’ne Dair Önemli Notlar – Bölüm 4
2- Çıkarmanın ilk gününde sahillerde verilen muharebeler sırasında topçu desteğinin yetersizliği ve sayısal zafiyete rağmen Türk tarafının yakaladığı bazı avantajlı durumlar da söz konusudur. Bu konuda şu örnekler verilebilir:
>Türk tarafına göre Arıburnu Cephesi’nin sağ kanadına yönelik olarak, 261 Rakımlı Tepe – Su Yatağı hattı üzerinden başlayan 57’nci Alayın taarruzu, başarı ile gelişmiş ve düşman; Düz Tepe, 180 Rakımlı Tepe, Cesaret Tepe gibi noktalardan tamamen temizlenmiştir.
Bu taarruz sırasında 57’nci Alayın 2’nci Taburuna bağlı bazı unsurlar, Yüksek Sırt üzerinde, günümüzde Arıburnu Yarları olarak bilinen noktaya kadar düşmanı geri atmayı başarmışlarsa da sonrasında 180 Rakımlı Tepe’nin batı yamacı üzerindeki Cesaret Tepe’ye kadar geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
>25 Nisan 1915 günü öğleden sonra 27’nci Alayın 1 ’inci Taburunun Kanlı Sırt üzerinde giriştiği süngü taarruzu başlangıçta başarı ile gelişmiş ve düşman bu sırtın deniz tarafındaki yamaçlarına kadar geri atılmıştır.
Ancak bir süre sonra cephenin sol kanadı üzerinden taarruza kaldırılan 77’nci Alayın dağılması, 1 ’inci Taburun sol yanının tehlikeli bir şekilde açık kalmasına neden olmuştur. Bu nedenle 27’nci Alayın 1 ’inci Taburu, önce ulaştığı hatlarda durmak ve sonrasında da geri çekilmek zorunda kalacaktır.
>Seddülbahir’de Ertuğrul ve Tekke Koyları’ndn düşmanı karşıla yan 26’ncı Alayın 3’üncü Taburu, kendisinden yaklaşık 8 kat daha fazla sayısal üstünlüğe ve gemilerdeki deniz topçusunun müthiş ateş desteğine sahip düşmanın olanaklarına rağmen, ilk 20,5 saatlik süre içinde hiçbir destek almadan tek başına dayanmayı başarmıştır. Bu tabura sağlanan destek; 20,5 saat sonrasında “2 Piyade Bölüğü” ve “2 adet ağır makineli tüfekten” ibarettir.
Yukarıda verilen örneklerin ifade ettiği gerçek şudur ki 25 Nisan 1915 günü çıkarmaları karşılayan, düşmanı durduran 9’uncu Tümen ile bu tümenin Arıburnu Cephesi’ne ayrılmış birliklerine yardıma koşan 19’uncu Tümen dışında muharebelere katılan başka bir birlik yoktur.
19’uncu Tümen’in Arıburnu bölgesine müdahalesi ise Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in tamamen kendi kişisel kararı ve sorumluluk anlayışının sonucu, başlangıçta sadece 57’nci Alay ve bu alayı takviye eden unsurlar ile gerçekleşmiştir.
Şurası muhakkaktır ki Liman Von Sanders’in Bolayır sahillerine yönelik muhtemel bir çıkarmanın gerçekleşeceğine dair beklentileri, 3’üncü Kolordu emrindeki 7’nci Tümenin, çok daha erken saatlerde Gelibolu Yarımadası’nın güneyine sevk edilmesini engellemiştir. Bu durum gerek savunmada, gerekse taarruzda elde edilen başarıların zamanında desteklenmesini geciktirmiştir. Aksi olsaydı, belki de düşman daha ilk gün ummadığı boyutta ağır bir mağlubiyetle karşılaşabilirdi.
Bu konuda da Oglander’in yazdığı kitabın 203. sayfasında yer alan şu ifade, yukarıdaki tezi doğrular niteliktedir:
“Taarruz noktalarında (çıkarma bölgelerinde) bulunan Türk birlikleri, 48 saatten fazla bir müddet takviye edilmedi. Eğer gereken takviye kıtaları daha önce gönderilmiş olsaydı, çıkış yerlerinde şiddetle devam eden muharebelerde, terazinin kefesi İngilizlerin aleyhine olmak üzere ağır basacaktı. ”
Ayrıca Kumkale, Beşiğe, Halileli dolaylarında bulunan 3’üncü ve 11 inci Tümenlerden, düşmanın çıkarma yaptığı bölgelere takviye olarak göndermeleri talep edilen birlikler konusunda, bir başka Alman komutanın, 15’inci Kolordu Komutanı Tuğgeneral VVeber’in, takındığı oyalayıcı tavırda düşündürücüdür.
Liman von Sanders’in astı durumundaki bu vatandaşına yönelik, “eğer bölgenizde ciddi bir çıkarma yoksa ve elinizde verebileceğiniz bir birliğiniz varsa…” tarzındaki emir verme üslubu da Almanların tutum ve davranışları konusunda sorgulanması gereken ilginç bir örnektir.
Yorum Yapın